İlişkilerinizin Kısa Sürmesine ve Hayal Kırıklığına Uğramanıza Neden Olan 10 Psikolojik Gerçek
İlişkileriniz kısa sürüyor ve daima hayal kırıklığına mı uğruyorsunuz? Tahminen de sorun partnerlerinizde değildir! Her bağ aşikâr sebeplerle sonlanır ancak bu size sık sık oluyor ve hiçbir bağlantıda tutunamıyorsanız sorunun gerisinde birtakım ruhsal nedenler yatıyor olabilir. Psikolog Nick Wignall’ın deneyimlerine dayanarak anlattığı, bağların kısa sürmesine sebep olan 10 ruhsal nedeni bu içerikte topladık, haydi okumaya! ?
Bir bağlantının yürümemesi ekonomik problemler, fizikî yahut ruhsal şiddet üzere çeşitli sebeplere bağlı olabilir.
Ama her bağınızın hüsranla sonuçlandığı bir kısır döngüdeyseniz bunun gerisinde muhtemelen ruhsal nedenler var. Psikolog ve danışman Nick Wignall, bu husustaki tecrübelerini 10 unsurluk bir yazıyla bizlere aktarıyor. İşte kısa süren münasebetlerin arkasında yatan o ruhsal sebepler…
1. Sahiden ne istediğinizi söylemekten çekinmemelisiniz.
Terapist Nick Wignall, insanların partnerleriyle arzuladıkları şeyleri paylaşmaktan korktuğunu söylüyor; randevuya çıkmak istemek üzere kolay şeylerde bile. Bazen dürüst olup ne istediğimizi açıkça lisana getirmek güç ve utanç verici olabiliyor ama oturduğumuz yerden bir mucizenin gerçekleşmesini beklemek de mantıklı olmasa gerek.
Kendiniz için bir şeyler yapmazsanız bağınız de yürümez! Hayatımız boyunca öbür insanlara karşı nazik ve saygılı olmamız, onların istek ve gereksinimlerine dikkat etmemiz gerektiği öğretiliyor ama ne yazık ki bunu yaparken kendi güzelliğimizi düşünmeyi unutuyoruz.
Sonunda en kolay isteklerinizi bile lisana getiremeyip kendinizi karşı tarafa gücenmiş bir halde buluyorsunuz, hasebiyle ilgiyi baltalayan taraf da siz olmuş oluyorsunuz. Bu durumun tek bir tahlili var; o da gereksinimleriniz ve istekleriniz konusunda evvel kendinize sonra da partnerinize karşı dürüst olmak! Kendinize itimadın ve partnerinize saygınızı koruyarak içinizdekileri dile getirin; başta sıkıntı olsa da denedikçe bunu yapmayı öğrenebilirsiniz.
2. İstemediğiniz bir şey olduğunda partnerinize “hayır” demekten korkmamalısınız.
Bu aslında birinci unsurun bir başka yüzü; hayır diyememek de ne istediğinizi söyleyememekle birebir derecede mutsuzluk getiriyor. Elbette her sağlıklı bağda kendinizden taviz vermeniz gereken durumlar olur lakin her hususta taviz vermek alışkanlık haline gelmişse bağlantınız sahiden sağlıklı kalabilir mi? Hayır demekle başka insanlara gösterdiğiniz saygıyı kendinize de layık görmüş oluyorsunuz. Bunu yapabilirseniz alakanız tek taraflı ve mutsuz olmaktan çıkacaktır, denemekten ziyan gelmez!
3. Koyduğunuz hudutları korumaktan çekinmemelisiniz.
Sınır koymak bir nebze kolay, asıl sıkıntı olan bu hudutların aşılmasını engelleyebilmek. Partneriniz hoşlanmadığınızı belirttiğiniz halde birebir davranışı sergilemeye devam ediyorsa ne reaksiyon verirsiniz? Bir bağ fakat sonlar korunduğu sürece sağlıklı kalabiliyor; sonları koymak ise kâfi değil bunları güçlendirmeniz ve ardında durabilmeniz gerekli.
Bu durum sandığınızdan daha sorunlu hale gelebilir; hudut koyup koyup gerisinde durmuyorsanız partneriniz bir noktadan sonra sizi dikkate almayı bırakacaktır.
Belki evvel sıkıntı ve rahatsız edici gelebilir ama ilginizin başlarında sonlar koyup bunları ilgi boyunca güçlendirmeniz bağlantıdaki en kıymetli birinci adımlardan biri. Şayet erken evrede bunu yapmazsanız sınırlarınızdan taviz vermenize alışmış olan partnerinizi tekrar yönlendirmek güç olacaktır.
4. Yalnızca kendinizi daha âlâ hissedebilmek için partnerinize güvenmemelisiniz.
Gelin size klasik bir aşk öyküsü anlatalım; özgüven eksikliği olan biri, kendine fazla güvenen ve yarı-narsist öteki biriyle bağ içindedir. Tüm sıkıntılarını, tasalarını ona açar ve o da ona kelamlarıyla dayanak olur ancak bu durum çok uzun sürmez. Kişi bu dayanağın asıl sorunu çözmediğini fark ederken karşı taraf da onu daima yakınan ve hassas biri olarak görmeye başlamıştır. Böylelikle bu niyetler ve olumsuz hisler bağlantıyı yavaş yavaş öldürür.
Bu kıssadan çıkarabileceğimiz ders şu: Duygusal sıhhatinizi korumak sizin sorumluluğunuzda, partnerinizin değil.
Çevremizdeki insanların duygusal sıhhatimizi ve günlük modumuzu etkiledikleri hakikat ancak daha güzel hissetmek için tek bir şahsa yaslanmak apayrı bir şey. Mutluluğunuzu oburunun varlığına bağlı kıldığınızda o alaka daha baştan itibaren sıkıntılı oluyor.
5. Partnerinizin sizi tamamlayacak biri olmasına fazla değer vermemelisiniz.
Zıt kutuplar birbirini çeker ama her şeyin fazlası da zarar! Dışa dönük bir insan sosyalleşmenize yardımcı olurken vakitle sizi sıkıcı bulmaya başlayabilir yahut kendine inancı yüksek olan biri özgüveninizi kuvvetlendirebilirken siz dertleriniz küçümseniyormuş üzere hissetmeye başlayabilirsiniz.
Peki bu hususta nasıl düşünmeliyiz? Sağlıklı ilgilerde kıymet olan şey birbirinizi tamamlamak değil uyumlu olmanızdır.
Uyumluluk zıt taraflarınızı değil benzerliklerinizi temel alır; yani uyumlu bir alakada farklılıklarınız değil paylaştıklarınız ağır basar. Başlangıçta ruhsal ihtiyaçlarınızdan ötürü zıtlıklar cazip gelse de uzun vadede kıymetli olan ortak yanlarınız ve bir arada paylaştıklarınızdır; lakin bu halde partnerinizle bağınız güçlenebilir.
6. Sağlıklı bir alaka için rol modelinizin olmaması da sorunlardan biri olabilir.
Hepimiz kendimizi hayat hakkında mantıklı ve tarafsız kararlar alabilen yetişkinler olarak görüyoruz ama farkında olmadan etkilendiğimiz birçok diğer olgu var. Bunların yansıması ise en çok bağlarda karşımıza çıkıyor; kendi ilginizi şekillendirirken yaptığınız seçimler büyürken şahit olduğunuz bağlantı çeşitlerinden epey etkileniyor.
Eğer sıhhatsiz bağ örnekleriyle çevrelendiyseniz siz de istemeden birebir yolun yolcusu oluyorsunuz.
Toplumun ve etrafın üzerimizdeki tesirlerini hafife alma kusuruna düşmemelisiniz; birlikte vakit geçirdiğiniz insanların ve bağlantılarının olumsuz olduğunu düşünüyorsanız ‘beni etkilemez’ demek yerine onları uzaklaştırmak için çabalayın. Etrafınızdaki uygun ve sağlıklı alakalar sizi de olumlu tarafta geliştirecektir!
7. Partnerinizin duygusal açıdan olgun olup olmadığına dikkat etmelisiniz.
Wingall şu kıssayı tonlarca sefer duyduğunu söylüyor; ‘Çok yakışıklı, komik ve zekiydi… Duygusal olgunluğunun 14 yaşında bir çocuğunki kadar olduğunu nereden bilebilirdim?’ Bu hayal kırıklığını yaşamanızın sebebi, herkesin her alanda birebir olgunluğa sahip olacağını varsaymanız. Gerçekte ise işler epey farklı.
Örneğin partneriniz sizden yaşça büyüktür lakin kendi yanlışını kabul edemeyecek kadar da çocuksu davranabilir yahut âlâ eğitimli ve entelektüel biridir ama gerilim altında güçlü kalamaz.
Dolayısıyla partneriniz çok zeki yahut başarılı olabilir ama kâfi duygusal olgunluğa sahip değilse alakanız mutsuzluğa mahkum olacaktır. Sevgiliyken bu bir sıkıntıymış üzere gelmese de birlikte çocuk büyütürken yahut birlikte kıymetli kararlar alırken duygusal açıdan olgunlaşmamış bir partner ne yazık ki sizi hayal kırıklığına uğratacaktır.
8. Alakanız hakkında dedikodu yapmamalısınız!
Partnerimiz hakkında ailemiz ya da arkadaşlarımızla konuşmak olağanmış üzere gelebilir lakin karşı tarafın bundan hoşlanmayacağını hesaba katmayı unutmamalıyız. Klişe ancak yanlışsız olan bir kelam vardır; sağlıklı bir bağın temelinde inanç yatar.
Partnerinizle aranızda kalması gerekenler ve dışarda konuşulması sorun olmayacak mevzular hakkında birbirinize açık olmalısınız.
İlişkinizdeki sorunları diğer insanlara anlatmayı alışkanlık haline getirmiş olabilirsiniz ancak bunları dışarıyla paylaşmak yerine partnerinizle paylaşırsanız şikayet ettiğiniz meseleler hemen çözülecektir. Şayet bu bahiste size saygısızlık edildiğini düşünüyorsanız tahminen de gerçek beşerle birlikte değilsinizdir.
9. Abartılı beklentiler içerisine girmemelisiniz.
Bazen gereğince tartamadan kendimizi bir bağlantının içinde buluveriyoruz. Ne yazık ki bir mühlet sonra partnerimizle pek de uyumlu olmadığımızı anlıyoruz ancak alakayı bitirmek yerine devam etmek için hudutları zorlamaya başlıyoruz. Hudutları zorlamaktan kasıt ise şu; iki taraf da gereğince çabalarsa bu sorunun ortadan kalkacağını düşünmemiz fakat bu söylendiği kadar kolay değil.
Ayrıca bir insanın nasıl biri olması, nasıl davranması üzere hususlarda bir çerçeve çizmek denetim sizdeymiş üzere hissetmenize sebep olacaktır.
Gözden kaçırdığınız nokta ise olması gerekenleri hesaplamış olsanız da bunların mümkün olup olmadığını asla bilememeniz. Üstelik bu yüksek beklentiler, bağlantıyı kötüleştirdiği üzere karşı tarafın olduğu kişi yüzünden makûs hissetmesine sebep olacaktır. Birinden olduğundan fazlasını istemek herkesin acı çekmesinden diğer bir işe yaramayacaktır. Münasebetiyle partnerinizi en başından uygun seçmeniz çok kıymetli.
10. Kendi kıymetlerinizin farkında olmalısınız.
Kendiniz için neyin gerçek olduğunu bilmezseniz size uygun olan insanı nasıl seçeceksiniz? Herkesin hayata bakış açısını belirleyen, ona ilham veren değerli bedelleri var. Ne yazık ki kendi kıymetlerinizin farkında olmadığınızda size uygun olan partneri seçmeniz de mümkün olmuyor. Bu bakımdan sizinle uyumlu bir partner bulmak için kıymetlerinizin manalı olduğundan kesinlikle emin olun.
Peki siz bu mevzuda neler düşünüyorsunuz? Sizce bu tespitler yanlışsız mu? Yorumlarda buluşalım! ?
